Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

  K o n y a  -  B o z k ı r  K o n y a  -  B o z k ı r
    D E R E İ Ç İ    D E R E İ Ç İ
   M a h a l l e s i   M a h a l l e s i
w w w .w w w .
g e d e r e t l i l e r d e r n e g ig e d e r e t l i l e r d e r n e g i
. c o m. c o m
Köy Şenliği Düzenlensin mi?
Anket Anket


Dernek
Dernek Logosu Dernek Logosu

Kaydol
E-Bülten E-Bülten

EtkinlikEtkinlik Kayıt Formu Kayıt FormuEtkinliklere kaydolmak için tıklayınız
UlaşımUlaşım Krokisi Krokisi
SohbetSohbet Bölümü BölümüDolu dolu ve hoşça vakit geçirmek için
İletişimİletişim Formu Formuinfo@gederetlilerdernegi.com


HAYRAT


defa gösterilmiştir
Bir kadim medeniyetimiz "HAYRAT"

HAYRAT

1976 yılının bağbozumu zamanıydı. Sonbaharın izleri rüzgârın esintisinde yavaş yavaş kendini hissettirmekteydi. Avrupa?ya giden binlerce işçiden biri olan Mehmet Bey Fransız eşiyle beraber özel otomobiliyle doğduğu büyüdüğü yerleri görmek,ziyaret etmek ve sıla-i rahimde bulunmak üzere köyüne doğru gidiyordu. Toros dağlarının yamaçlarında virajlı, dik, uçurumlu ve çok rampa olan toprak yoldan dikkatlice ilerliyorlardı.

200-300 metre yüksekliğindeki kalyonların arasından akan Göksu nehrinin sağında ve solunda göğe doğru yükselmiş kavak ağaçları, insanların bayırları teraslamak suretiyle yaptığı bahçeler, bağlar, ağaçlar? Muhteşem bir manzara sunmaktaydı. Arabanın camından giren tertemiz hava, güneşin kırılan ışıklarıyla oluşan renk cümbüşü, muhteşem doğa? İnsana bambaşka bir huzur veriyordu.

Mehmet Bey?in gözünde yaşadığı hatıraları canlanıyor, doğduğu topraklarda özlem gidermekteydi. Refah seviyesi çok yüksek Modern bir hayatta yetişmiş Fransız eşi ise ilk defa gördüğü bu yerleri tanımaya, tanımlamaya çalışıyordu. Burası neresi?Nasıl bir yerdeydiler? Bu dağın kırın başında ne işleri vardı? Arabaları arızalansa ne yapacaklardı? Ya hastalansa kimden yardım alacaklardı?...

Araba Firen gıcırtıları arasında rampa aşağı keskin virajlı toprak yoldan Göksu üzerinde bulunan bir arabanın geçebileceği kadar dar köprüyü geçmiş yine virajlı dik rampa yasarmış, ikinci virajı dönmüşlerdi ki yaşlı bir amca pejmürde haliyle arabanın önüne atlayıverdi.

Mehmet Bey de Fransız eşi de çok şaşırmışlardı. Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. 70-80 yaşlarında saçı sakalına karışmış, üstü başı toz toprak içinde bir yaşlı. Kırk yamalı eski elbisesinin tek bir ipini çeksen kırk yamalığı da dökülecek haldeydi.Güneşten eli yüzü kararmış belki de çalışmanın verdiği yorgunluktan olsa gerek ayakta durmakta zorlanıyordu. Mütebessim bir ifade ile nasırdan çatlamış elleri arasında tuttuğu üzüm salkımını uzatarak; ?Üzüm yiyin üzüm. Bu benim hayrımdır, ikramımdır.  Aha şurası da benim hayratımdır. Gelip geçen yesin-içsin diye orayı vakfettim. Bura HAYRAT, HAYRAT? diyordu. Hareketleriyle de ?Eğer almazsanız üzülürüm ha? der gibiydi. İkramın kabulü de onu çok mutlu etmiş olacak ki sevinci yüzünden okunuyordu.

Mehmet Bey buraların yabancısı değildi. O bu kültürün insanıydı. Ama eşi daha önce böyle bir şeye şahit olmamıştı. Olup bitenleri anlamaya çalışıyordu. Bu adam da kim? Burada bu ıssız yerde ne işi var?  Hasta mıydı? Ne istiyordu? Elindeki üzümü satmaya mı çalışıyordu? Sanki Fransa banliyösünde rastladığı dilenciler burada dağ başındaydı?

Mehmet Bey durumu Türkçe bilmeyen ve bir Hıristiyan (Katolik) olan Fransız eşine izah etti. "Bizim buralarda insanlar sevap kazanmak amacıyla hayırlı işler, iyilikler yaparlar. İnsanların yararına yol,çeşme, köprü, cami okul yaptırırlar. Bunun için birikimlerini güç ve kuvvetlerini karşılıksız harcarlar. İşte bu adamda burada bu üzüm bağını yetiştirmiş, her yılda bakımını yaparak gelip-geçen insanlar yesin diye, burayı toprağıyla beraber vakfetmiş. Biz buna HAYRAT diyoruz. Buradan kendisi de yemez ha, gelip-geçen yer, kurtlar-kuşlar yer, börtü-böcek yer?.

Fransız gelin bu olay karşısında çok müteessir olmuştu. Bu yaşlı pejmürde adam kendi çok muhtaç olmasına rağmen neden İnsanlar yararına bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bu çok ulvi davranış dikkatini çekti. ?Bu kültür, bu medeniyet, bu davranış nasıl bir şey böyle? Bizim oralarda Fransa'da böyle bir şey yok? Herkes kendine yaşar, kendisi için yaşar, kimse kimseye ücretsiz bir şey vermezde almazda. Ben, bu vefakâr insanları yakından tanımalıyım? diye düşündü.

Ve bu kadim medeniyeti, bu kültürü ortaya çıkaran İslam?ı sorgulamaya başladı... Kısa bir süre sonra İslam medeniyetinin meydana getirdiği bu kültürün etkisi ve Allah?ın inayetiyle Müslüman oldu. Fransız gelin; ?Benim yerim burasıdır? diyerek Türkiye?de yaşamayı ve ölünce buraya defnedilmeyi vasiyet etti.

                                                                                                   Bir Hayır Duada Yer Almak Ümidiyle? 

YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,4062

© 2015 gederetlilerdernegi.com
Dereiçi Mahallesi Web Portalı http://www.gederetlilerdernegi.com

Tam Ekran